Feeds:
Posts
Comments

Posts Tagged ‘nobel’

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 18: Doğayı koruma ve moleküler biyoloji üzerine – Dr Gözde Çilingir (20/06/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Gözde Çilingir (Google Scholar|Twitter)

Bu bölümde, Zürih Üniversitesi’nde Koruma biyolojisi/genetiği alanında Doktora-sonrası Araştırma görevlisi olarak çalışan Dr Gözde Çilingir’i ağırladık. Gözde ayrıca sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor ve ekolojik dengenin korunmasının önemi konusunda Türkçe ve İngilizce paylaşımlar yapıyor.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Koruma biyolojisi (Conservation Biology): Türlerin çeşitliliğini inceleyen ve korumayı hedefleyen, biyoloji biliminin bir alt dalıdır (Vikipedi|Bilim Genç)

2- Aldabra (dev) tosbağası: Gözde’nin, doktorası sonrası araştırmalarını üzerinde yürüttüğü kara kaplumbağası türü. Detay ve resim için Vikipedi sayfasını inceleyebilirsiniz (Wikipedia)

3- Endemizm (endemik): Yöreye özgüanlamına gelir ve genelde bir yöreye özgü hayvan/bitki türleri için kullanılır (Bilgi Ustam)

4- Marmara Denizi deniz salyası felaketi – 2021: Detay ve resim için Vikipedi sayfasını inceleyebilirsiniz (Vikipedi)

Gözde’nin belgesel tavsiyeleri:

1- David Attenborough: A Life on Our Planet (Netflix)

2- The Salt of the Earth (2014)

3- Racing Extinction (2015)

4- Jane (2017)

5- Rewilding a Mountain (2020; izlemek için tıklayın)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 19: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 17: Kuantum mekaniği ve Fizik üzerine – Dr Servet Özdemir (14/06/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Servet Özdemir (Google Scholar|Twitter)

Bu bölümde, Heriot-Watt Üniversitesi’nin Kuantum Fotonik laboratuvarında Doktora-sonrası Araştırma görevlisi olarak çalışan Dr Servet Özdemir’i ağırladık. Servet ayrıca Manchester Üniversitesi’nde grafeni bulan ve bundan dolayı Fizik Nobel ödülü verilen Konstantin Novoselov ve Andre Geim’in yanında doktorasını tamamladı.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Kuantum Mekaniği (Kuantum fiziği): Atom altı parçacıkları inceleyen bilim dalıdır (Vikipedi)

2- Grafen: Karbon atomunun bal peteği örgülü yapılarından bir tanesine verilen isimdir (Vikipedi|Bilimfili)

3- Kuantum fonotiği: Işığı oluşturan fotonların üretilmesi, yönlendirilmesi, madde ile olan etkileşimi, taşınması ve algılanması ile uğraşan bir bilim dalıdır (Vikipedi)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 18: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 16: Salgın hastalık Epidemiyolojisi ve COVID-19 üzerine – Dr Burcu Tepekule (08/04/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Burcu Tepekule (Google Scholar|Twitter|LinkedIn)

Bu bölümde, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Zürih Üniversitesinde salgın hastalık epidemiyoloğu/doktora sonrası araştırmacı (Postdoc) olarak çalışan Dr Burcu Tepekule’yle mühendislikten, epidemiyolojiye uzanan serüveni ve pandemi süreci üzerine konuştuk. Burcu aynı zamanda blog yazıları (Smallscaled|Arbitrary writings) ve podcast bölümleri (Düşünen patates) paylaşıyor. (Not: Bu bölüm az miktarda Murat Kekilli içerir)

Kaynaklar:

1- Burcu’nun katkıda bulunduğu The Athletic haberi (5 Haziran 2020): Arteta has been superb during a weird first six months – now things get tougher (Link)

2- Murat Kekilli’nin 5 ve 6 Nisan 2021’de COVID-19’la ilgili attığı tweetler (Tweetler silinmiş. O zaman ekşisözlük linki paylaşalım). Tweetlerden biri şöyleydi:

“adamı hasta etmeyin! insanları hasta eden şey virüsler degildir. çevresi ve yiyip içtiklerinde bulunan toksinlerdir. bilimsel olarak bu güne kadar virüslerin canlılara bulaştığına dair hiç bir kanıt da bulunamamıştır”

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Epidemiyoloji: Toplumdaki hastalıkların dağılımını, görülme sıklıklarını ve sebeplerini inceleyen bir bilim dalıdır (Vikipedi)

2- CRISPR-Cas9 sistemi: Genomun çeşitli kısımlarına ekleme, çıkarma ya da DNA dizilimininde değişim yapmalarına olanak tanıyan özgün bir teknolojidir (Bilim Fili – 5 Şubat 2017). Yakın gelecekte birçok genetik hastalığa çare olacağı duşünülüyor.

3- Alphafold: Google DeepMind’ın geliştirdigi ve sadece DNA dizilimininden, o DNA diziliminin kodladığı proteinin 3D yapısını yüksek oranda doğru hesaplayabilen bir ‘derin öğrenme’ (deep learning) algoritmasıdır (BBC Türkçe – 3 Aralık 2020)

4- Kriptopara: En ünlüsü ‘Bitcoin’ olan dijital dövizler (Vikipedi). Nakite alternatif bir değişim aracı olarak tasarlanmış bu dijital varlıklarla yapılan işlemler, bankalar ya da devletlerden ziyade, kriptografik algoritmalarla onaylanır (Tavsiye: Az İş Çok Laf – Bölüm 13)

5- Robin hood: Hisse alım-satım platformu. Diğer sitelerden genel olarak farkı stok alım-satım için komisyon almaması ve minimum bir bakiye değeri olmaması (Bloomberg HT – 11 Haziran 2020). Tarihe ‘Gamestonks devrimi’ olarak geçecek olayda merkezi rol oynamıştır (Tavsiye: Fularsız Entellik)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 17: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 15: Kök hücre biyolojisi ve kalıtım üzerine – Dr Ahmet Can Berkyürek (06/04/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Ahmet Can Berkyürek (Google Scholar|Twitter)

Bu bölümde, Cambridge Üniversitesi ve Osaka Üniversitesi gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde kök hücre ve kanser biyolojisi, ve nesiller arası epigenetik kalıtım gibi farklı alanlarda önemli çalışmalar yapmış/yapan Dr Ahmet Can Berkyürek’le bu alanlardaki son gelişmeler ve projeleri üzerine konuştuk. Yakında İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden biri olan University College London’da kendi grubunu kuracak olan Berkyürek, moleküler biyoloji alanında akademik kariyer yapmak isteyen gençlere de tavsiyelerde bulundu.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Epigenetik (epigenetics): Gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalıdır. Basitleştirirsek: İnsanın ~50 trilyon hücresinin her birinde (neredeyse) aynı DNA dizilişi vardır fakat hücrelerimizin, örneğin bir kısmı yağ hücresi, bir kısmı nöron, bir kısmı da deri hücresine dönüşür (insanda ~200 farklı çeşit hücre türü vardır). Kök hücrelerin (Vikipedi) farklı hücrelere dönüşmesini ve tekrar bölündüklerinde yine aynı hücre tipine (nöron->nöron) bölünmesini sağlayan, epigenetik mekanizmalardır (Vikipedi).

2- Nesiller-arası epigenetik kalıtım (transgenerational epigenetic inheritance): Bir bireye >3 jenerasyon önceki atalarından epigenetik degişikliklerin aktarılması. (Not: Nesiller-arası epigenetik kalıtım bazı ‘daha basit’ organizmalarda gözlemse de insanlarda henüz tatmin edici delillerle kanıtlanmamıştır.)

3- C. elegans (“sii elegans” diye okunur): İpliksisolucan – özellikle moleküler biyoloji alanında, canlılardaki (insanlardaki) farklı gelişimsel mekanizmaları anlamak için kullanılan ‘model’ organizmalardan biridir (Vikipedi)

4- Apoptoz (apoptosis): Programlanmış hücre ölümü/intiharı – bu mekanizmanın doğru çalışması hücrelerin kansere dönüşmemesi ya da etrafındaki dokulara zarar vermemesi için önemli (Vikipedi)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 16: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Not: Birkaç sene önce yazmaya başladığım ama sonradan iş-güç yoğunluğundan içini doldurmaktan vazgeçtigim bir kısa roman çalışması… Lütfen “hikayeyi düzeltirim/bitiririm” diyenler bana ulaşsın. İyi okumalar!

(İngilizce olarak da yazmayı düşünüyordum ‘Fable of the Nobel laureate’ başlığıyla)

O dört kişi kimdi acaba? Değmezmiş!” dedi ve hayata gözlerini yumdu – arkasında eşini, ailesini ve milyonlarca sevenini bırakarak…

———-

Sadece 12 saat önce dünya, Kısmet Eren’i “Nobel ödülü töreninde salya sümük ağlayan bilim kadını” olarak tanımıştı.

Kısmet’in hayalleri gerçek olmuştu ama birşeyler doğru gitmiyordu. Çünkü eşi, anne-babası ve kardeşleri gibi onu çok yakından tanıyanlar bunların mutluluk göz yaşları değil, üzüntüden olduğuna emindi.

————-

Kısmet, aynı günün akşamı eve geldiğinde odasına kapandı ve tüm gece Johnny Cash’ten “Hurt”ü dinledi. Hüngür hüngür ağlamaya devam etti – ve hızlıca yazmaya başladı:

Tüm dünya bilsin diye yazıyorum: Üniversiteden beri hoşlandığım eşimle evlendim. Kendisi şahit: çocuk istemediğimi en baştan açıkladım. Çok da dikkat ettik fakat bir dönem geldi: aylarca midem bulandı; tüm emarelere rağmen hamile olduğum ne benim, ne de eşimin aklına gelmedi. Karnım da büyümemişti fazla. Hemen aldırmak için doktora gittim ve bana çocuk 6 aylık olduğu için kanunen bunun mümkün olmadığını söyledi. Anlayacağınız üzere bu benim için büyük bir şoktu. “Neyse. Bekleyip görelim” dedim. Bir yandan çocuğu, diğer yandan da kariyerimi düşünüyorum. Çok önemli bir proje üzerine çalışıyorduk ve gün geçtikçe karnım büyüyordu; çalışmak zorlaşmıştı. Hormonal değişiklikler de etkili oldu ve projelerime ara vermek zorunda kaldım.

Çocuğum doğdu. Adını hem peygamber ismi, hem de ünlü fizikçi Isaac Newton’un ismi olan İshak koyduk. Anne olmak ilginç bir duyguydu fakat beni daha çok projem heyecanlandırıyordu. En kısa zamanda laboratuvara geri dönmek için çocuğa bir bakıcı tuttuk; ben de iki hafta dinlendikten sonra email yoluyla öğrencilerimle toplantı ayarladım ve hemen iş başı yaptım.

İki yıl gece-gündüz çalıştık ve milyonlarca çocuk ve gencin hayatını karartan kan kanserinin mekanizmasını çözdük. Çok büyük bir buluştu ve normalde 6 aydan önce hiçbir makalemizi basmayan Nature dergisi bile makaleyi iki haftada kabul etti ve “fast track” (hızlıca) yayınladı. Makalenin çıktığı gün dahi birçok bilim insanı “Nobel’i kazanacak buluş” diye yazı yazdı. Birçok yerde konuşma verdim. Dünyanın en mutlu insanıydım.

Bu sırada oğlum iki yaşına gelmiş; ben doğru-düzgün farkında bile değilim. Bir gün yine davet edildiğim bir üniversitede verdiğim bir konuşmadan sonra beni eşim ağlayarak aradı ve oğlumuzla beraber hastanede olduğunu; bir anda yere yıkılıp kaldığını söyledi. Üzüldum ama nedense dünyam yıkılmadı o an. Beni daha çok eşimin üzülmesi üzdü. Hemen eve dönüp, eşimi sakinleştirdim.

Sonra yıllardır beklediğim telefon geldi ve Nobel kurulundan aradılar.

Özellikle Nobel ödülünü elime aldığım anda neredeyse kanatlanıp uçacaktım. Fakat sadece yarım saat sonra beni bir kasvet kapladı. Oğlumun, onu arada-sırada kucağıma aldığımda, direkt gözümün içine bakışları gözümün önüne geldi. Hayatımda belki ilk defa oğlumu özledim – ve kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başladım. Etrafımdaki herkes bunların mutluluk göz yaşı olduğunu sanıyordu ve beni tebrik ediyordu.

“Bir saniyeye ihtiyacım var” deyip, bir kenara oturdum; sonra da “kendimi iyi hissetmiyorum” deyip, çıktım.

Yolda hep ağladım ve kendi kendime konuştum.

Eve geldiğimde de yıllar önce verdiğim karar aklıma geldi ve kalbim duracak gibi oldu.

——————

Tam o sırada eşi odaya girdi ve yanına oturdu.

Kısmet, “sana birşey söyleyeceğim” deyip, mektubu eşine uzattı. “Oku” dedi; bitirdiğini düşündüğü anda da konuşmaya başladı:

Yirmi küsür yıl bu sırrı sakladım; hatta ben bile unuttum zaman geçtikçe. Şimdi ise her detayını hatırlıyorum…

Anne-babama, kardeşlerime, en yakın arkadaşlarıma dahi anlatmadım. 20 yaşındaydım. Dişimi fırçalayıp, odama geçtim. Yatağımda oturdum ve o dönemde favori kitabım olan Nobel ödülü kazanan kadınlarla ilgili kitabımı açtım. “Ben de Nobel kazanabilecek miyim?” diye hayaller kurduğumda yatağımın başında çok güzel bir genç oğlan çocuğu belirdi. Şimdi düşünüyorum da nedense bağırmak gelmedi aklıma. Sakin bir şekilde “ne yapıyorsun burada?” diye sorduğumu hatırlıyorum. O da bana “Nobel ödülü senin için çok mu önemli?” diye sordu. “Evet; Nobel kazanan kadın sayısı çok az; Türk kadın zaten yok” dedim. “Biz senin gibi çok özel kadınlara bir opsiyon sunuyoruz – bu soruyu son 100 senede sadece 4 kişiye sorduk. 40’lı yaşlara geldiğinde seçtiğin alanda Nobel ödülünü – ve tek başına, paylaşmadan – kazanacaksın. Fizyoloji ve Tıp Nobel’ini seçersen sana herhangi bir kanserin çaresini söyleyeceğiz. Fizik seçersen sana çözmek istediğin problemin formülünü verecegiz. Kimya, Ekonomi, Barış, Edebiyat… Hangisini istersen…”

“Anlamadım…”

“Fakat karşılığında bir oğlun olacak; ve iki yaşına geldiğinde onu acı çekmeden yanımıza alacağız. Bugün verdiğin kararın geri dönüşü olmayacak. Ayrıca bu anlaşmadan kimsenin haberi olmayacak. Anlattığın takdirde sen de vefat edeceksin”

“Anladım da… Yanımıza alacağız derken? Siz kimsiniz?”

“Ben bir meleğim. Teklifi kabul edersen, oğlun iki yaşında vefat edecek ve Cennet gibi bir yerde yanımızda bekleyecek”

Çocuğu falan hiç düşünmedim bile… Kendimi inanılmaz önemli birisi gibi hissediyordum ve bu çok hoşuma gitmişti. İçimden “ben zaten evlenmeyi de, çocuk yapmayı da düşünmüyorum.” dedim ve Nobel’in altın madalyası bir anda gözümde parladı. Fazla düşünmeden “tamam” dedim.

İnsanlığa faydalı işler yapmak da benim için önemliydi fakat Nobel ödülü gözümü kör etmişti. Aklımda hep “acaba bu proje bana Nobel kazandırır mı?” sorusu vardı. Eğer cevap hayırsa o projeyi – potansiyel olarak ne kadar önemli dahi olsa – hemen terkedip, başka bir proje arardım kendime. Kulisleri dinlerdim – ‘Nobel kurulu hangi projelere göz atıyor?’ öğrenmeye çalışır, o alanda ses getirecek işlere yönelirdim.

O ana dönebilmek için herşeyi verirdim… Çok özür dilerim!” yazdı ve ağlayarak eşine sarıldı.

“En azından oğlumun yanına gömün beni; orada sarılayım evladıma.”

Eşi ‘ne diyorsun Kısmet; ne gömmesi?’ diye sordu. O da “o dort kişi kimdi acaba? Degmezmiş!” dedi ve fenalaştı. Ambulans dahi gelemeden hayata gözlerini yumdu.

Otopside doktorlar “kırık kalp sendromu” teşhisi koydu. Kalbi üzüntüye dayanamamıştı…

Vasiyetindeki gibi naaşını oğlunun yanına defnetme işlemleri başlatıldı…

————————

Bu büyük kadın, devlet töreniyle oğlu İshak’ın yanına gömüldü.

Cenazede bulunan bir kalp ehli, eşinin kulağına eğilip “Kader Kısmet hayatında hiç olmadığı kadar mutlu” dedi…

Eşi bir anda çok sevindi çünkü çok yakın ailesi dışında kimse eşinin iki ismi olduğunu bilmiyordu…

Read Full Post »